Afşar Timuçin ile şiir, edebiyat ve kadın üzerine söyleşi

Muazzez Uslu Avcı'nın 26 Temmuz 2024'te hayatını kaybeden Afşar Timuçin ile 12 Nisan 2017 tarihinde gerçekleştirdiği şiir, edebiyat ve kadın üzerine olan söyleşiyi ilk kez yayınlıyoruz.

Muazzez Uslu Avcı: Sizce şair mi felsefeye ilham, felsefe mi şaire ilham olmuştur?

Afşar Timuçin: Bir istek işidir, merak konusudur. Söyleyecek sözü olan şiir yazar. Felsefeyle sanat bir bütündür. İkisini birbirinden tümüyle ayrı tutmak yanlış olur, şiir daha çok duygusallığı felsefe özellikle düşünselliği temel alıyor olsa da.

-Şiir yazmak şairin içsel derinliklerindeki bilinmezleri ve hatta okurlar tarafından yorumlanamaz olması mı, yoksa hayatın gerçekliği ile örtüşen ya da içinde yaşanılan çağın çatışmalarını, kötülüğünü yazmak ayrıca içinde bulunduğu sisteme karşı da durabilmek midir şairin yapması gereken?

Şiir de içinde tüm sanatlar insani sorunlarıyla ilgilenir, insanla ilgili sorunları tartışır. Böyle bir sorunumuz yoksa şiir yazmak bir eğlence ya da “keyif” konusu olabilir. Ben de şiirde insanı araştırmaya çalışıyorum.

-Şiirin/sanatın maddi bir değeri olup olmadığı konusunda düşünceniz nedir? Sanat bir duygu ve estetik işi olduğuna göre, edebi eserlerin yarıştırılması, ödül verilmesi doğru mu?

Her sanat yapıtı kendi özellikleriyle değerlendirilebilir ve değerlendirilmelidir. Gene de bir iyi şiir kötü şiir ayrımı söz konusu olabilir, oluyor da. Şiir yarışmaları ya da ödülleri adını duyuramamış şairin ortaya çıkabilmesi için bir olanaktır.

-Dünya şiiri ile Türk şiirinin ilişkisi, Türk şiirinin evrensel düzeydeki yeri nedir? Şiirler başka dillere çevrilirken anlam kaybına uğrar mı?

Şiir başka dillere çevrilemez ama gene bir dilden bir dile aktarımlar gerekiyor, yoksa başka dillerde yazılmış olan şiirleri nasıl tanıyacağız? Bizim şiirimiz dünyadaki örneklerinden hiç de geride değil.

-Şairlerin/yazarların özel hayatlarındaki halleri, kişilik yapıları şairin şiirinin okunmasını etkiler mi? Şiirin belli bir ahlakı olmalı mıdır?

Her insandan ahlaklı olmasını bekleriz. Bu konuda şair olmak ya da olmamak diye bir sorun olamaz. Sanatçıların özel yaşamlarıyla ilgilenmek bizi düş kırıklıklarına uğratabilir, çünkü ne de olsa sanatçı gözümüzde büyüttüğümüz insandır. Onları uzaktan sevmekte yarar vardır. Ahlaklı olmak bir seçim sorunudur. Kimse ahlaklı olmak zorunda değildir ama herkes terbiyeli olmak zorundadır.

-Şairin söylevleri ile eylemleri arasında bir tutarlılık olmalı mıdır?

Biz şairin şiirine bakarız ya da bakmalıyız. Onun eylemleri yakınlarını ilgilendirir, daha başka bir düzeylemde toplumu ilgilendirir, bazı durumlarda hukuk kurumlarını ilgilendirir. Duygusuz insan olabilir mi? Şiir belli bir duygu ve düşünce yoğunluğunu gerektirir.

-Şairlerin genellikle biraz “kaçık” olduğu görüsü vardır. Şiir yazmak bir delilik midir?

Özellikli olmak diyebiliriz buna. Belki daha geniş açılardan bakmak dünyaya. Daha özgür olabilmek ya da. Kaçıklığın sınırları belli değil ki.

-Bir şiirin sanat yapıtı olması için belli koşullara sahip olması gerekir mi? Ya da içimden geldi yazdım oldu, sizce yeterli midir? Şiirde form, içerik, anlam hangisi daha belirleyicidir?

Her şairin bir şiir yazışı vardır. Yöntemler her zaman değişebilir. İçinden geldiği için yazar şair şiirini ama onu belli bir öngörüyle ve ustalıkla yazar. Ustalık onun kendi ustalığıdır, kendi sanat deneyimlerinin sonucudur.

-Ajitasyon, hamaset ve ötekileştirmek üzerinden dil ile örülen dizeler şiiri yaralar mı? Sanatın politikayla ilişkisinde bir had olmalı mıdır?

Kimseye şöyle yaz böyle yaz diyemeyiz, ne yazacağını nasıl yazacağını o bilecektir. Siyaset de şiire konu olabilir. Şiir her temayı işleyebilir, yeter ki belli bir yetkinlik örneği ortaya koyabilsin.

-Şiiri biraz da kendi dönemi içinde değerlendirirsek, her dönemin şairlerinin birbirinden etkilenmesi, şiirlerinde tekrarlara düşmemesi mümkün müdür?

Herkes kendi dünyasının insanıdır. İnsanların başkası olabilmek gibi bir yatkınlıkları olabileceğini düşünemiyorum.

-Son 10 yıl içinde şiir kitaplarının sayısında görülen artışın nedeni, teknolojinin bilgiye erişimi kolaylaştırması mıdır? Kitap ve şiir okuyan kitlenin onca az olmasına rağmen, yazar sayısında artmış olması hangi ihtiyaçtan doğmuş olabilir?

İnsanların şiir yazmaya heveslenmesi güzel bir şeydir. Bu nicelikle değil nitelikle ilgili bir sorundur. İlle şair sıfatını almak gerekmiyor, keşke herkes şiir yazabilse. Bazı şiirler elbette unutulacaktır, ama ona verilen emeğin insanı araştırmak açısından bir anlamı vardır.

-Arapçada erkeğe şair, kadına şaire deniliyor. Bu kültür bizim ülkemizde de oturtulmaya çalışılıyor ve kadın şairlere ”şaire” diyen bir kesim var, sizce şair ve şaire ayrımı yapılmalı mıdır?

Bizim dilimizde sözcüklerin erkeklik dişilik özellikleri yoktur. Benim açımdan şaire de bir şairdir.

-Kadın sanatçılardan en çok duyduğum söz, erkeklerin kadınları görmezden geldiği, kadının edebiyat alanındaki başarısının, tıpkı hayatın diğer alanlarında olduğu gibi önemsenmediği ve zaman zaman erkeklerle aynı etkinlik alanlarında olsalar bile, kadınların ”asıl sanatçının erkek olduğu, kadının sadece renk kattığı” şeklinde bir yargı ile karşılaştıkları konusunda şikayetler var. Bu görüşe katılıyor musunuz?

Yaşamı erkekler ve kadınlar diye ikiye bölmenin bir anlamı olamaz. Hepimiz öncelikle insanız ve insan olmaya çalışmalıyız. Bir şeye ne ölçüde emek verirsek o ölçüde başarılı olma şansımız vardır. Erkekler de genellikle öyle ama kadınlar gündelik işlerde yitip gidiyorlar, nicelikli kouları evlenmek ve çocuk yapmak olduğu için olabilir mi acaba? Bazı alanlar özel emekleri gerektirir.

-Kadın tarihsel olarak ”ses” bırakamamış bir cins olarak, bugün gelinen yerde daha çok bağırmakta ve ”Ben de varım” demekte, sizce kadının edebiyat ve sanat içindeki yeri nerelere gelmiştir? Kadının her alanda sömürülmesi bir sistematiğin sonucu mudur?

İnsanların her yerde sömürüldüğü doğru ama kadınların özel olarak sömürüldüğünü düşünmüyorum.

-Kimi çevrelerce, erkeklerin sanat alanında kadından daha iyi olduğu söylenmekte ”Kadınlardan Goethe, Dostoyevski, Gogol, Shakespeare çıkmamıştır.” denmekte. Sizce kadının dehası erkeğinkinden eksik midir?

Kadın sanattan çok gündelik yaşama veriyor dikkatini. Örneğin anne olmak onun için çok önemli. Doğurma ve yetiştirip büyütme içgüdüsü kadını çok ciddi alanlarda çalışmaktan alıkoyuyor.

-Kadının bir cüzdanın olmaması yani ekonomik bağımsızlığının olmaması, kadının dar alanlardan çıkamaması, kamusal alanlarda olamamasını da eklerse kadının edebiyat ve sanatta üretiminin az olmasına bunların dışında sizin ekleyeceğiniz şeyler ne olurdu?

Kadınlarımızın her alanda başarılı olmalarını diliyoruz.

Önerilen makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

MayaDergi'nin "Sanatta Mit ve Ütopya" dosya konulu onuncu sayısı, şimdi yayında.
This is default text for notification bar