Tanrı koridorunda birimizden hepsi…
düştüğümde iki bacak arasından bu iki duvar arasına
annem inanıyordu ben de ona inandım:
Cennet gökyüzünün arkasında…
bir böcek kapan çiçeği rengini parlatıyor burda
Gökkuşağına hiç karışmamışım gibi ben de ona kapıldım:
kitlenmek çünkü hep karnımın tokluğuna
ucuz mezar yerinde sonlanan bir rotayla
ki bu kendimi bildirdiğim en canlı konum
ben işte bir insanım milyon yıldır
bir nehire hiç acıkmamışım gibi…
çaktırmadan cennetimize çökenler
diz çökenlerimize Tanrı kavşağını işaret ettiler burda
baş aşağı bu tuhaf bir koşuşturma
bir elim mobilde borçları ödüyor
bir kalbim göksel sütunu tutuyor
sevgilimin kollarında hiç ışıklanmamışım gibi
birazdan ters dönecek Samsa böceği kadar saf
ellerimizde papazın yazdığı arzuhal
bağırıyoruz hep birlikte tanrıya:
duvarı yık, gel ellerimizden tut! ışığa çıkart bizi! Işığa çıkart bizi
kavşağın göbeği şimdi bir ölüm kaidesi
başka sevinçler var dedim anneme… ölmemeliyiz!
iyi ki Putilovlu işçi Kalinin’i özlüyorum burda
ve bir tutsak denize kavuşabildiği için otuz yıl sonra
ahdedelim ki büyüsün doğmamış çocuklar
ben içimde o ters dönmüş böceği öldürürüm.
Berivan KAYA
(MayaDergi #5)