“Bilin: Halkın ekmeğidir adalet.” vurgusunu öne çıkartan şiirle başlayan, tiyatroya yön, biçim vermeyle süren, düşünceleriyle halkını, dünyayı sanatla kavramaya çalışan savaşımın içinde dopdolu geçen bir ömürdür onun yaşamı…
ben Bertolt Brecht, kara ormanlardan
Bertolt Brecht
karnında getirmiş şehre anam beni.
ama çekip gidene dek ben bu dünyadan
çıkmayacak ormanların soğuğu içimden
“Otuz beş yaşındayım, soyluluk unvanım yok, taşınmaz malım yok, ticaretle hiç mi hiç uğraşmadım… hiç kimseyi sömürmedim.”[2] diye tanımlardı kendini.
Mücadeleci, baş eğmeyen bir komünistti ve “Ben de bir bilge olmak isterdim. Yazıyor eski kitaplar bilgelik nedir: Dünya kavgalarına uzak durmak ve o kısa zamanı korkusuz geçirmek şiddete başvurmadan hem kötülüğe iyilikle karşılık vermek düşlerini gerçekleştirmek değil, unutmak bilgelik olarak kabul ediliyor. Tüm bunları yapamıyorum: Gerçekten karanlık bir çağdır yaşadığım!” derdi ikircimsiz.
Vazgeçmezdi; ısrarlıydı; “Artık hiç biri eskisi gibi değil aşkların, yaşamların, şiirlerin. Yalnız bizler nasılsak öyle kaldık. Saçları kırlaşan sevmez değişmeyi.”
“Öyle şeyler vardır ki insanın susmaya, sessizce geçiştirmeye ya da eğretilemenin (istiarenin) örtüsü altına saklanmaya hakkı yoktur. İnsan inandığı şeyi dobra dobra söylemelidir.”[3] ifadesindeki gibi köşeli ve netti.
“Önce ekmek, sonra ahlâk.” vurgusu; “Bir banka soymak, bir banka açmaktan daha büyük bir suç değildir.” formülüyle; “Ağlama hiç, çünkü dünya bu hâli ile değmez gözlerinden akan yaşa.”[4] derdi sanatıyla.
Onun için “Hiçbir şey bilmeyen cahildir, ama bilip de susan ahlâksızdır.”; “A diyen B demek zorunda değildir. A’nın yanlış olduğunu da belirtebilir.”di…
“Gözlüyorsan, bakıyorsan/ Kendini de suçluyorsan/ Vicdanın var derinde”[5] dediklerine uyarısı: “Bir insana yapılacak en büyük iyilik ona iyilik sunmak değil, onun iyilik dilenecek hâle gelmesine fırsat vermemekti.”[6]
Ayrıca “Bize deniyor ki bencil olmayın ve elinizde ne var ne yok paylaşın. İyi ama elimizde hiçbir şey yoksa ne olacak?”[7] “İyi insan olacağınıza./ Öyle bir yere götürün ki dünyayı,/ iyilik beklenmesin!” diye de eklerdi.
“Bugün yenilen yarın yenecek.” “Yazıklar olsun kurtarıcı bekleyenlere!” “İyi efendi çok yeryüzünde,/ Yeter ki kendi kendimizin efendisi olalım önce.”[8] ifadelerindeki üzere müthiş bir kararlılık, baştan ayağa iradenin cüretiydi; “Yoksulların cesarete ihtiyaçları vardır. Neden? Çünkü onlar partiyi baştan kaybetmiştir. Onların durumunda biri için sabah erken kalkmak bile cesaret ister. Ya da savaş zamanı saban sürmek kolay mıdır? Hatta çocuk yapmaları bile onların cesur olduğunu gösterir çünkü hiçbir umutları yoktur bu dünyadan.”[9] izahıyla.
“Fakir hep fakir kalır. Ekmek zenginlerindir.” [10] haykırışıyla ortalamacılardan olmadığını ilan ederdi ve “Ne tuhaf yer burası, sizler nasıl insanlarsınız!/ Haksızlık varsa bir yerde eğer ayaklanmalı insan./ Ayaklanma olmuyorsa batsın o şehir yerin dibine./ Yansın bitsin, kül olsun karanlıklar basmadan!” “Acıya sevinen zalimlerin zevk çığlıkları, bir gün kendilerini sağır edecektir.” sözlerini belleklerimize kazımıştı O.
* * * * *
Yazar, şair, estetik kuramcı, ahlâkçı ve komünist savaşçıydı!
Hep tetikte ve uyanık birisi ya da -kendi deyişiyle- “Rahatsız edici biriydi.”[11]
Adı Bertolt Brecht’ti ve müthiş bir tiyatro üstadıydı üstüne üstlük![12]
Toplumun ve insanın çelişkileri üstüne kurduğu devrimci tiyatro anlayışı ile sanat dünyasına yeni ufuklar açan büyük usta; sahnede Marksist diyalektikti; “Umudumuz çelişkilerimizde yatıyor.” der ve Üç Kuruşluk Opera’da uyarırdı: “Vatan millet,/ hep palavra/ savaşlara bahane/ bu düzende tek kural var/ artmalı hep sermaye.”
Jorge Amado onun için “Çağdaş yazarlardan pek azının eserleri bir büyük Alman şairinin, bir dâhi dram yazarınınki kadar barış düşüncesiyle dolmuş, barışa hizmetin gerekliliğini belirtmiştir… Brecht insanlık davasının, iyilik için, gelecek için, yaşamak için savaşan basit insanın davasının eri olmuştur… Brecht bize derin görüşler, büyülü düşünceler ve yüksek duygular ile atılgan bir biçim özgünlüğünden oluşan bir eser bıraktı.” derken; “Estetiği, sanat ve bilimin uzmanlaşmış, meslekleşmiş formlarının durağan hiyerarşisine karşı yöntemin ‘yapabilirlik’ temelinde tecrübe edilmesine dayanmaktadır. Sanatın-tiyatronun teori-pratik bütünlüğünü, ‘Nasıl yapılır?’ ve ‘neden?’ sorularını işlevselleştirerek ve sonucu değil süreci temel alan bir yaklaşımla kurma çabasıdır Brecht estetiği.
Tiyatro, birlikte öğrenmenin, açığa çıkarmanın, açıklamanın, kolektif üretimin alanıdır. Tamamlanmışlığa karşı her yeni durum ve yöntem için yeniden düşünmek, değişmek ve dönüşmek, öğretirken öğrenmek ve öğrenirken öğretmek; bir Tabula Rasa, boş bir sayfa olarak tarihsel şimdinin çelişkili niteliğinin sorgulanmasına yarayan birlikte düşünme ve yapma alanıdır. Kuşkusuz bu yöntemsel yaklaşım kapitalizmin genel vasıfsızlaştırma sürecine karşı zanaatın tarihten yeniden kazanılmasına da imkân tanır.
Brecht dramaturjisi pedagojik bir yöntem önerisidir ve didaktiklikten kaçınmaz. Avangardın kitleleşmemeye verdiği cevabı, anlamın savunusunu ‘yüce’nin uzmanlaşmış yabancılığına gerilettiği iddiasıyla ve salt biçimsellikle eleştirirken, ‘yeni’nin, popüler kültür – estetik yüce ikiliği ve hiyerarşisinin ötesinde yeniden düşünülmesini öneren ve pratikte de arayan bir pedagojik yöntem önerisidir Brecht’in müdahalesi.”[13]
“Bilin: Halkın ekmeğidir adalet.” vurgusunu öne çıkartan şiirle başlayan, tiyatroya yön, biçim vermeyle süren, düşünceleriyle halkını, dünyayı sanatla kavramaya çalışan savaşımın içinde dopdolu geçen bir ömürdür onun yaşamı…
Faşizmin içyüzünü gözler önüne sermiş, hep barışı savunmuş, epik tiyatro kavramını, uygulamalarını tüm dünyaya kabul ettirmiş çok önemli bir şair, yazar, düşünce, tiyatro insanı olarak Brecht, seyirciyi “eyleme çağırır”, “tavır” almayı önerir. “Epik tiyatro”, “Seyirciyi eleştiren bir gözlemci yapar.” Yargılayandır seyirci; Georeg Lukacs’ın “Şiirinin şiddetiyle Brecht kendimizi sınavdan geçirmeye zorladı bizi.”[14] yorumuyla…
* * * * *
Bugünlerde; “Bütün ülkelerin işçileri/ Birleşin ve özgür olun./ Sizlerin birliği/ Diktatörleri yıkar!
Hep yürüyün ileri ve unutmayın/ Somut sorular sormayı./ Açlık çekerken de, yemek yerken de:/ Yarınlar kimindir?/ Dünya kimin dünyasıdır?” sorusuna;
“Bir gün gelecek, zaman bizim olacak, bizim./ Bütün düşünürlerini okuyacağız bütün çağların./ Bütün ustaların bütün tablolarını göreceğiz./ Bütün maskaralara kırılacağız gülmekten./ Arkadaş olacağız bütün kadınlarla./ Ve bütün insanlara öğreteceğiz gerçeği.”[15] yanıtını veren O’na, yapıtlarına daha da fazla muhtacız.
N O T L A R
[*] İnsancıl Dergisi, Yıl:33, No:396, Temmuz 2023…
[2] Bertolt Brecht, Saf Şiir Yoktur, Aragon, Brecht, Eluard, Mayakovski, Neruda, çev: Eser Yalçın-Erdoğan Alkan-Teoman Aktür, Broy Yay., 1994.
[3] Bertolt Brecht, Halkın Ekmeği, çev: Asım Bezirci-A. Kadir, Evrensel Basım Yay., 1997.
[4] Bertolt Brecht, Şvayk’ın Hitler’le Tarihi Karşılaşması, çev: Arif Çağlar, ABC Yay., 1976.
[5] Bertolt Brecht, Bütün Oyunları-3, çev: Yılmaz Onay-Ayşe Selen, Agora Kitaplığı, 2013.
[6] Bertolt Brecht, Ya Hep Beraber ya da Hiçbirimiz, çev: Özlem Esmergül, Destek Yay., 2020.
[7] Bertolt Brecht, Cesaret Ana ve Çocukları, çev: Ayşe Selen, Everest Yay., 2021.
[8] Bertolt Brecht, Halkın Ekmeği, çev: Asım Bezirci-A. Kadir, Evrensel Basım Yay., 1997.
[9] Bertolt Brecht, Cesaret Ana ve Çocukları, çev: Ayşe Selen, Everest Yay., 2021.
[10] Bertolt Brecht, Halkın Ekmeği, çev: Asım Bezirci-A. Kadir, Evrensel Basım Yay., 1997.
[11] Ahmet Arpat, “Rahatsız Edici Biriydi(!) Aydınlatmak Yaşam Göreviydi!”, Cumhuriyet Kitap, No:1695, 11 Ağustos 2022, s. 14.
[12] Gülsen Gülbeyaz, “Epik Tiyatro Bertholt Brecht”, Güney Kültür Sanat Edebiyat Dergisi, No:102, Ekim-Kasım-Aralık 2022, s.86-89
[13] Oya Yağcı, “Brecht’in Israrlı Güncelliği”, 24 Ekim 2021…
[14] Gültekin Emre, “Brecht; ‘Bilin: Halkın Ekmeğidir Adalet’…”, Cumhuriyet Kitap, No:1721, 9 Şubat 2023, s.8-10.
[15] Bertolt Brecht, Halkın Ekmeği, çev: Asım Bezirci-A. Kadir, Evrensel Basım Yay., 1997.