Burjuvazinin star kalemleri Orhan Pamuk’u ilahi varlık olarak betimlemiş ve kendisini aldığı ödül üzerinden dokunulmaz ve eleştirilmez kabul etmişti. Eleştirmenlere “Orhan Pamuk Nobel Ödülü almış bir yazar, onu ilahlaştır, alkışla ve baş tacı et” dercesine bültenler verip yazılar yazmıştı. Çağrılarına uymayan isimleri ise estetik konusunda yetersiz ve cahil, düşün fukarası ilan etmişlerdi.
MayaDergi’nin 3. sayısının dosya konu başlığı “Eleştirel Düşünme ve Eleştiri” olarak belirlendiğinde benimde boş teneke ve dolu teneke sesi duyumsadım. Boş tenekeye vurulduğunda çok ses çıkarır. Boş tenekenin sesi çok uzaklara ulaşır. Dolu teneke sesini duymak için çok yakınında olmak gerekir. Eleştirel düşünme varsılı olmayan benlere boş teneke sesi armoni gibi gelir. Varsıl benlere ise boş teneke sesi rahatsız edici ve duyusal şiddet olarak döner. Eleştirel düşünme akıl yürütme, analiz ve değerlendirme gibi zihinsel süreçlerden oluşan bir düşünme biçimidir. Eleştirel düşünme yerine, tartışma mantığı ya da biçimsel olmayan mantık terimleri de kullanılmaktadır. Felsefede sorgulama ve şüpheciliğe dayanan eleştirel düşünme sanat dallarında soyuttan somuta dönüşmesidir. Eleştirel düşünme tüm duyulardan, yazılı veya sözlü ifadelerden, gözlem, deney ve akıl yürütmeden elde ettikleri verileri bir araya getirmedir.
Dosya konu başlığımızın alanını daraltıp edebiyat üzerine yoğunlaşacağım. Düşüncelerin yazın sanatıyla (roman, öykü, şiir…) soyuttan somuta dönüşmesini edebiyat dilinde yaratı olarak betimleriz. Soyuttan somuta dönüşen edebiyat türünün anatomisini resmeden eleştirmendir. Eleştirel düşünme, gündelik yaşamda bireysel tartışmaları safsatalardan ayırabilmesi, yargılama yetisinin gücüne, inançlarının şekillenmesine, yeğlemelerinin ve eylemlerinin doğru ve geçerli olmasına önemlidir ve bireysel düşünme eleştirisi olarak betimleriz. Her iş kolunun bağlı olduğu kurum ve üst denetleyeni vardır. Örnek; Öğrenci, öğretmenin, öğretmen okul müdürünün, okul müdürü, milli eğitimin, milli eğitim, milli eğitim müdürüne, milli eğitim de Millî Eğitim Bakanlığına bağlıdır. Öğrencilerin haricinde hepsi MEB iş kolunun elemanıdır. Bu zincir halkası hem birbirlerini var eden hem de bir üst denetleyenidir. Bir ülkenin kalkınmasının ana öğesi eğitimdir. Bizim gibi üçüncü dünya ülkelerinin geri kalmışlığının ana ögesi politikacıların neo-liberal eğitimi iktidarlarının devamı için, dini eğitimi araç olarak kullanmalardır. Sanatın gelişmesi eğitimden bağımsız düşünülemez. Bu yarayı deşmemek için bu konuya deşmeyeceğim.
Chance, eleştirel düşünmeyi gerçekleri analiz etme, fikirler üretip düzenleme, fikirleri savunma, karşılaştırma yapma, çıkarımlar yapma, savları değerlendirme ve problem çözme becerilerinin bir bütünü olarak betimlemiştir. Change’in yaklaşımı eleştirel düşünmeyi bir beceri olarak görmekte ve ona göre tanımlamayı gerektirmektedir. Halpern ise eleştirel düşünme, beceri ve stratejiyi birleştiren, belirli bir hedefe yönelik ve amaçlı düşünme biçimidir. Uygulanabilmesi için durağan olmayan, farklı bağlam ve ortamlarda yeniden oluşturulmaları olası belirli becerileri ve stratejilerin kazanımı ve kullanımını gerektirmektedir. Burada -eleştirel- kelimesi düşünmenin değerlendirme ve yargılama içermesi üzerinden sadece düşünceye değil düşünme işlemine odaklanmaktadır. Eleştiri iyiyi kötüden ayırma, bir eser, kişi veya durum hakkında hüküm yürütme, iyi ve kötü taraflarını ortaya koyma, tenkit demektir. Eleştirmen, yazınsal türde eserler verenlerin yapıtlarını üçüncü gözle okuyup yazanı değil, yaratılan esri estetik ölçütlerle değerlendirip o eser hakkındaki düşüncelerini yazandır.. Günümüzde burjuvazi kitap tanıtımcısıyla eleştirmeni bir gören edebiyat fukarası cinsi çoğalmıştır.
Toplumcu yazarımız Güngör Gencay’la Nobel ödülü alan Orhan Pamuk’un eseri üzerine yazılan çok yazı vardı. Yazılar eseri üzerinden değil şahsı üzerinden. Çoğunluğu öven ve azınlığı yeren yazılardı. Bizim de sohbet konumuz ister istemez Orhan Pamuk üzerine oldu. Güngör Abi, “Nursen, ben Orhan Pamuk’un bu kadar üzerine gidilmesini doğru bulmuyorum. Tamam, eseri estetik değil ama ülkemizi dünyaya tanıttı.” demişti. Bunun üzerine “Sizde mi popüler kültürün star kalemleri gibi düşünüyorsunuz?” demem üzerine Güngör Gençay şöyle devam etmişti. “Nursen, ben de isterdim dünyanın bizi Orhan Kemal’le, Yaşar Kemal’le, Orhan İyiler’le, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’yla, Vedat Türkali’yle, Kemal Bekir ile… tanımasını.” Ben de Gençay’a, edebiyatta Orhan Pamuk ardıllarının çoğalacağını ve toplumcu edebiyatın damarının tıkanacağını söylemiştim. Haklı olduğumu vurgulamış, yine de ülkemiz tanıtımı açısından hoşgörülü olmak gerektiğini söylemişti.
Cengiz Gündoğdu, eseri Nobel Ödülü üzerinden değil eseri üçüncü gözle okuyup estetik ölçütlerle değerlendirmiş ve estetik roman olmadığını temellendirmişti. Star dişli kalemler Orhan Pamuk’tan takdir görmek için Gündoğdu’ya yazılı saldırılar başlatmışlardı. Nobel almış bir yazarı eleştirmek, kutsal kitapları eleştirmekle ölçüt sayılmıştı.
Burjuvazinin star kalemleri Orhan Pamuk’u ilahi varlık olarak betimlemiş ve kendisini aldığı ödül üzerinden dokunulmaz ve eleştirilmez kabul etmişti. Eleştirmenlere “Orhan Pamuk Nobel Ödülü almış bir yazar, onu ilahlaştır, alkışla ve baş tacı et” dercesine bültenler verip yazılar yazmıştı. Çağrılarına uymayan isimleri ise estetik konusunda yetersiz ve cahil, düşün fukarası ilan etmişlerdi.
Bu edebiyat fukarası star dişli kalemlerin gazetelerde, edebiyat dergilerindeki yazıları elimde olmadığı için ben de İnternet’ten Taylan Kara’nın, Orhan Pamuk üzerine 10 Şubat 2017 tarihinde kaleme aldığı yazıdan(*) örnekler aktaracağım.
Put yazarlar
Ancak Türkiye’de piyasa edebiyatının yazarları hakkında ana akım kültür-sanat organlarında tek bir satır olumsuz eleştiri bulamazsınız. Roman sanatının en temel ölçütlerini bile mumla arayacağınız bir yığın kitap hakkında piyasa edebiyatı/edebiyat piyasasının aygıtlarında tek bir cümle bile olumsuz eleştiri yer almaz.
Bu konuda verilebilecek örneklerin en başında Orhan Pamuk gelmektedir.
Bir yazarı eleştirmek yasak olabilir mi? Bir yazarın çıkardığı herhangi bir kitapla ilgili övgüler dışındaki en küçük bir edebi eleştirinin bile “cahillikle”, “sanattan anlamamakla” suçlanması neyin nesidir?
Bu ifadelerimde bir abartı var mıdır?
*
“Adam Nobel almış, ne gonuşuyonuz!”
Örneğin, kitaplarından biriyle ilgili son derece somut bir eleştirinin sosyal medyada “adam Nobel almış, gerisi laf” gibi bir yanıt alması sık karşılaşılan bir durumdur.
Nobel almışsa konuşulacak bir şey yoktur, eleştirilemez. Bu sosyal medyanın karmaşasındaki sıradan bir yanıttır. Sıradan yanıtlar böyledir de seçkin yazarlarda durum farklı mıdır?
Prof. Dr. Yıldız Ecevit, kitabının “Orhan Pamuk’u Okumak ya da Okuyamamak” alt başlığında şunları yazar:
Kişisel düzlemde Orhan Pamuk’u okumak ya da okuyamamak sorunu olmayıp, okurun avangardist estetik konusundaki yetersiz donanımıyla ilgili olduğunu göstermektedir. …romanda, çağcıl avangardist sanat ürünüyle bütünleşebilmek için, estetik kuramla ve onun ardında yatan düşünsel boyutla da bütünleşebilmek gerekir. Modern sanat okuru/izleyicisi/dinleyicisi olmak özveri gerektirir(1).
Buradan anlıyoruz ki O. Pamuk’un kitaplarıyla ilgili bir sorununuz varsa avangardist estetik konusunda yetersizsiniz demektir. Avangardist estetik ile ilgili donanımınız varsa O.Pamuk’un kitaplarını sevmek zorundasınız; başka bir seçenek yoktur. Son derece özgürlükçü bir yaklaşım!
*
O. Pamuk’u eleştiren faşisttir!
Bir başka örnek Boğaziçi Üniversitesi’nden iki akademisyenin yazdığı bir yazıdır:
Orhan Pamuk’un metinlerinin okuyucu nezdinde bir anlam ifade edebilmesi için dünya edebiyatıyla tanışık ve barışık olmak; yazarın Thomas Mann’la, Marcel Proust’la sohbet ettiğini bilmek ve bundan haz almak önkoşul. Uzun lafın kısası, Orhan Pamuk okumak entelektüel bir uğraş (2).
Özetle yazarlar, O. Pamuk’un metinlerini eleştiriyorsanız dünya edebiyatından bihaber olduğunuzu söylemektedir. Sanki T. Mann ya da Proust’u bir tek bu yazının yazarları okumuş! Bu özgüven karşısında gerçekten saygıyla eğilip şapka çıkarmak lazım!
*
Yazı şöyle devam etmektedir:
“Yasin Hayal’in ‘Akıllı ol’ tehdidi ile daha Kara Kitap’ın basıldığı dönemde bazı ‘solcu’ edebiyat eleştirmenlerinin yazdıkları arasında kan dondurucu benzerlikler var. İki tarafta da Orhan Pamuk Batı taklitçiliğiyle, oryantalizmle, kültür emperyalizmiyle, yerellikten kopuk olmakla ve 2007’de Genelkurmay’ın da ulus adına reddettiği ‘postmodern’likle suçlanabiliyor (2)”.
O. Pamuk’u yukarıda sayılan başlıklarla ilgili eleştirirseniz, “Hrant Dink’i tasarlayarak öldürmeye azmettirmek” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan biriyle benzeşmiş oluyorsunuz.
*
Bir başka özgürlükçü(!) yazı Birikim Dergisi’nden:
“Zira Ermeni ve Kürt meselesi gibi hassas noktalara değinmenin, hem de bunu dünya basınına malzeme etmenin basit karşılığı. Yalçın Küçük’ün infaz mangalığına soyunması, kimi çevrelerin onu yeni ve olası Yasin Hayallere hedef göstermesi, Kemalistlerin dil hataları avına çıkmasını böyle açıklayabiliriz. “Dil hataları” nedeniyle yapılan eleştiriler, siyasi değil edebi motifli olsa bile, bunu yukarıdaki dünya görüşünün bir uzantısı saymak, kanımca, mümkün (3).”
“Orhan Pamuk’a dönük hayırhah olmayan tutumun bir diğer nedeni de solun da içinde yetiştiği faşizan kültürden, maalesef, tam olarak kurtulamamış olmasıdır. Solcularımızın kahir ekseriyetinde bu çelişkinin izini görmek mümkündür (3).”
“Belki de Orhan Pamuk’u sevmek, kendini sevmekle ilişkili bir hadisedir(3).”
Demek ki dil hatalarını ortaya koysanız ve sadece edebi eleştiriler yapsanız bile faşistsiniz.
Yazıda geçen “Belki de Orhan Pamuk’u sevmek, kendini sevmekle ilişkili bir hadisedir.” ifadesine ise inanın ne diyeceğimi bilmiyorum. “Kim bilir bunu yazacak ne yaşamıştır” diye düşünmeden edemiyorum. Ölçülü olmak, ölçülü konuşmak-yazmak, “elimizin yazdığını gözümüzün okuması” herkes için ne iyi olurdu!
*
Özgürlükçüyüz ama eleştiremezsin!
Bir ülkenin resmi devlet başkanına “sonun Kaddafi gibi olur” (4) diye tehdit mektup yazan, 2015 yılında “AKP hakkında söyleyeceğim en derin eleştiri boğaz gemilerini ve şehir hatlarının halka sormadan değiştirmesidir” diye açıklama yapan (5) bir yazara karşı “hayırhah olmayan tutum” alıyorsanız bu sizin faşistliğinizdendir ancak!
Tam da özgürlükçü! Birikim’e uygun bir yaklaşım…
Örnekleri daha da çoğaltabiliriz.
Bir yazarın bu kadar putlaştırıldığı, bu kadar eleştirilemez ilan edildiği başka bir örnek bilmiyorum. Her konuda özgürlükçü olduğunu iddia eden, adeta “tahakküm detektörü” haline gelmiş bu yazarların O. Pamuk’un kitapları aleyhinde tek bir sözcük duymaya bile tahammülü yoktur: Duydukları an, siz daha ne olduğunu anlamadan ellerindeki onlarca etiketten birini alnınızın ortasına yapıştırıverirler!
Bu yazılardaki alıntıların özeti şudur:
O. Pamuk’u eleştiremezsiniz. Eğer ki bir yanılgıya düşer de eleştirirseniz:
-Sanattan anlamıyorsunuzdur.
-Estetik yetersizliğiniz vardır.
-Faşistsinizdir.
-Entelektüel olarak yetersizsinizdir.
-Yasin Hayal ile aynı yerdesinizdir.
-Sadece kitaplarındaki onlarca dil hatalarını gösterseniz dahi faşistlikten kurtulamazsınız.”
BAŞIN SAĞOLSUN TÜRKİYE
6 Şubat 2023‘de 11 ilimizde yaşanan deprem felaketinde kaybettiğimiz canlarımızı saygıyla anıyorum. Felaketten yaralı olarak kurtarılan canlara acil şifalar diliyorum. Başta yakınlarını kaybetmiş canlara ve bu trajik acıyla akıl sağlığı paramparça olan canlara sabır diliyorum. Eleştirel düşünme serbest. Dil ve yazıya dökmek faşistlik. AKP iktidarı hakkında eleştirel düşünebilirsin ama eleştiremesin. Bu felaketin mimarı iktidardır. Çok saraylı çok uçaklı binlerce milyarlık makam araçlı iktidar depremzedelerin ölümlerine seyirci kaldı. Onları kendi acılarıyla baş başa bıraktı. Duble yolları çöktü. Fay hattı üzerine kurdukları Hatay havalimanı patladı. Gemi filoları olan AKP yöneticilerinin sevgili çalışmayan varsıl oğulları denizden yardıma gitmediler. İki gecikmeli yardıma başlayan iktidar, acıları sarmak için değil siyaset yapmak için gitti. Muhalefet partilerin sivil toplum kuruluşlarının yardımlarına ya el koydular ya engellediler. Yetmedi muhalefet partilerinin yardım araçlarının pankartlarını indirip AKP pankartları astılar. Sosyal medya kısıtlaması ve yardıma isteyen halkı ve iktidarın ihmallerini haber yapanları gözetim altına alma aciliyeti, ölüm kalım savaşı veren depremzedelerden önce geldi. Devlet yönetimini 20 yıldır üstlenen AKP iktidarı devleti enkaz altında bıraktı. Bu acıyı, bu felaketi hiçbir cilalı Goebbels yalanlı propagandacı AKP siyasetçileri kapatamaz.
N O T L A R
(*) “Orhan Pamuk ‘eleştirememe’si, eleştirinin yasaklanması ve ‘yüceltmen’ler”, Taylan Kara.
(1) Türk Romanında Postmodernist Açılımlar, Yıldız Ecevit, İletişim Yayınları, 10. Baskı, İstanbul
(2) “Popülist sol nefretin müphem nesnesi: Entelektüel”, Barış Büyükokutan – Volkan Çıdam
(3) “Bir Gün Elbette Orhan Pamuk’u Seveceksiniz (Orhan Pamuk’u Seviniz)”, Barış Yıldırım
(4) “Orhan Pamuk ve 5 aydından Esed’e: İstifa et, sonun Kaddafi gibi olacak!
(5) “Orhan Pamuk’un AKP’ye en “derin” eleştirisi bakın neymiş”