MayaKültür Kolektifi tarafından düzenlenen “Devrimci Sanat ve Estetik” konulu panel 3 Şubat Cumartesi, İstanbul Eğitim-Sen 2 No’lu Şube’de gerçekleştirildi.
Moderatörlüğünü yazar Turan Fırat’ın yaptığı panelin konuşmacıları Muazzez Uslu Avcı, Berivan Kaya ve Hatice Eroğlu Akdoğan idi. Panelistler, konuşmalarını “Devrimci Sanat ve Estetik” ana konusuna bağlı olarak üç ayrı temel başlık çerçevesinde ele alarak sunum yaptılar.
Yazar ve şair Muazzez Uslu Avcı sanat ve sanatçı ilişkisinin tarihsel anlamından yola çıkarak burjuva aydınlanması ve modernite sonrasında sınıfsal bilinç ve mücadele, özgürleşme olanağı ve üst evrensel anlatılar karşısında emperyalist ve neo-liberal saldırıyı ele aldı. M. Uslu Avcı, söz konusu saldırıları ekonomik, sosyal ve politik gelişmeler ışığında ifade ederken, bunun sanat ve estetikteki izdüşümüne de açıklık getirdi ve özellikle sanat ve edebiyatta devrimci nitelik taşıyan burjuva gerçekliğinin işlevini yitirmesinin ve devamında postmodernizm gibi bir çürümeye evrilmesini tarihsel ve nesnel çok boyutlu bir düzlem içinde irdeledi.
İkinci bölümde yazar- şair Berivan Kaya, sanatta gerçekçiliğin hakikati bulup çıkarma ve köhnemiş kurulu düzene karşı çıkış anlamında, sınıflı toplumun her aşamasında ortaya çıktığından hareketle, devrimci sanatın devrimci gerçekçilik ve Marksist estetik ile ilişkisini ele aldı.
Marx’ın hakikatin kavranışındaki bilimsel yöntemi olan diyalektik ve tarihsel materyalizmi sanata uyarlayan Marksist edebiyat kuramcısı Georg Lukacs’ın serimlediği temel kavramları ele alarak bu kavramlara yönelen modernist ve post Marksist eleştirinin altının boş olduğunu belirtti. Bu konudaki dayanaklarını modernist ve postmodernist roman pratiklerini devrimci gerçekçi roman ve şiir pratikleriyle karşılaştırmalı şekilde ele alarak ortaya koydu. Son olarak idealist ve metafizik sanatın karşısında hakikati anlatan devrimci gerçekçi eserler verebilmek için neoliberalizm ve onun kültür hegemonyası tarafından bilinçli olarak baskılanan, yok edilmeye çalışılan diyalektik ve tarihsel materyalist yöntemin öğrenilmesi ve yaygınlaştırılması gereğinin altını çizdi.
Üçüncü bölümde de yazar Hatice Eroğlu Akdoğan, ülkemizde siyasal ve sosyal gelişmelere paralel olarak sanat ve edebiyatın özellikle son bir yüz yıl boyunca sınıfsal açıdan nasıl bir seyir izlediğini ele aldı. Bu çerçevede Nazım Hikmet’in “Putları Yıkıyoruz” deyip toplumcu sosyalist anlayış çizgisinden yükselttiği itirazın, safları belirgin kılmadaki rolüne ve bundan sonra da özellikle DP iktidarının 27 Mayıs 1960’da son bulmasına değin sosyalist şair ve yazarların nasıl baskı altına alındığına sözü getirerek; toplumcu gerçekçi sanat ve edebiyatın 1960’lı yıllarda yükselişi, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 cuntasının sanat ve edebiyatı para, ödül, reklam gibi yeni ve ezici ilişki yöntemleriyle kendi kontrolünde bir güce dönüştürdüğüne yer verdi. Hatice Eroğlu Akdoğan sunumu çerçevesinde, Kültür Sanat Dergisi İnsancıl’ın genel yayın yönetmeni Cengiz Gündoğdu’nun, kendi deyimiyle 12 Eylül sonrası egemen ideolojinin “Sanatta Star Sistemi” anlayışı odağında kümelenen karşı gerçekçi roman yazarlarının yapıtlarının temel özelliklerine de vurgu yaptı.