Olup Bitenler Üzerinde Kafa Yormalı İnsanlık

Keegan, olanları öyle anlatır ki “sıradanlık modern romanların temel izleği” savını kanıtlar gibidir. Aslında anlatılan evrensel biricik insanlık halleridir. Biz kabul etsek de etmesek de teknolojinin hızlı gelişimi, robotik dünya hayalleri değildir gerçek olan.

1968 doğumlu İrlandalı bir yazar Keegan. Tamamen sıradan insanların anlatıldığı bu romanda İrlanda tarihinin acı sayfalarına geçen tarihi bir olaydan da söz edilir.

Bütün olay New Ross kasabasında Noel öncesinde geçer. Odun ve kömür tüccarı Bill Fürlong romanın ana karakteridir. Fürlong evli ve beş kız çocuğu babasıdır. Kasaba halkına göre durumları iyidir. En azından borçları yoktur.

Fürlong’u, annesi, Protestan bir dul olan Bayan Vilson’un yanında hizmetçilik yaparken dünyaya getirir. Babasının kim olduğunu bilmez Fürlong. Aynı yerde çalışan Ned adındaki adam ve Bayan Vilson çocuğun yetişmesinde büyük emek verirler. Annesi de Fürlong 12 yaşındayken ölüvermiştir.

Fürlong Vilson’un da desteğiyle ticaret hayatına atılır. Eileen ile evlenir.

Evlilik hayatı büyük bir saygı ve iş bölümü içindedir. Zaten karı koca sürekli çalışmaktadırlar. Çocukları da okul dışında aileye hep yardım etmektedir.

Görünürde hiçbir şey yoktur. Anlatılan sıradan insanlık halleridir. Keegan, olanları öyle anlatır ki “sıradanlık modern romanların temel izleği” savını kanıtlar gibidir. Aslında anlatılan evrensel biricik insanlık halleridir. Biz kabul etsek de etmesek de teknolojinin hızlı gelişimi, robotik dünya hayalleri değildir gerçek olan. Sahici ve kalp atışlarını hep canlı kılacak olan yağmurlu soğuk bir havada kolektif olarak odun toplayabilmektir.

Böyle Küçük Şeyler“de yoksulluk, acı, paylaşma; süslü, dolambaçlı, alegorik olarak asla anlatılmaz. Her şey doğal akışındadır. Bill Furlong yoksul New Ross kasabasında kamyon tekerlerini yenilemeyi düşünür. Onun gibi canla başla çalışan karısını ve çocuklarını nasıl mutlu edeceğini bir de. Bu aileden daha kötü yaşayanlar vardır. Hepsi de sade vatandaş duyguları içindedir.

“Büyüyorlar Eileen.”

“Öyle göz açıp kapayıncaya, bir bakmışız evlenip gidivermişler.”

“Hayat dediğin böyle değil mi zaten.”

“Yıllar geçip giderken azıcık bile yavaşlamıyor.”

Bu diyaloglarda da görüleceği gibi sade anlatım bizi şiirsel akış içinde evrensel insan hikayesini veriverir pınar suyu gibi.

Romanda şimdi ve geçmiş öyle verilir ki karakterleri bu yalın gerçeklik içinde hemen kavrarız.

Roman tarihsel bir gerçeklikle iç içe gider. İrlanda’nın 1980 yılları yalın bir gözle görülecek şekilde anlatılır. Yoksulluk, insanlar arasındaki ritüel ilişkiler, hâlâ çok etkili olan Katolik kilisesinin toplum üzerindeki düzen sağlayıcılığı. Ve tam burada Magdelan çamaşırhanesinde yaşananlar. (Burada çalıştırılan kız çocukları, öldürülen bebekler.)

Olup bitenler üzerine düşünüp kafa yoracak zamanları olsaydı, diye düşündü, hayat nasıl olurdu acaba?” Magdelan yer yer bu sorularla meşgul olur. Ve bir sabah manastıra siparişleri götürdüğünde kömürlüğe kapatılmış bir genç kıza rastlar. Bu karşılaşma karakterin ve genç kızın hayatını kökten değiştirir. Yukarıdaki soru bu kızla karşılaşmasından sonra anlamını bulur. Bazen “Furlong’un içindeki sade vatandaşın bir kez daha tek isteği bu durumdan kurtulup evine dönmek.” çizgiyi aşmak gerekir.  Evimiz dışında yaşananlar olduğunu görmemiz gerekir. C. Keegan bunu gözümüze sokmadan öyle akıcı, doğru seçilmiş kelimelerle anlatıyor ki duygulanıyor ve yüreğimizin titrediğini anlıyoruz.

Modern roman nedir sorusuna yanıt aranacaksa 1970 doğumlu sonrası yetkin yazarların yapıtlarını incelemekte yarar var. Bu yazarları üstün kılmak ya da değersiz göstermek amaçlı değil. Tam tersi unutulmaz klasik romanlarla günümüzde yazılan romanların geldiği noktayı tartışmak amacıyla.

Bir kere sıralı anlatım, karakterleri geniş geniş anlatma, metafor, simge, imge, alegorik anlatımların tamamen bırakılması. Hız çağının getirdiklerinin romana uyarlanması, (anlatım olarak) kahraman yerine karakter oluşturma. Ama bence en önemli ortak yan biricik insanın her zaman anlatılacak olması. Bizi hayattan uzaklaştıran, sanal dünyaların içine götüren metinler yerine sevginin aşkın mutluluğun hala var olduğunu gösteren romanlar.

Böyle Küçük Şeyler“i okuyun. Göreceksiniz ki hayat güzel. Sanatla daha da güzel.

Önerilen makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

MayaDergi'nin "Cinsellik, Aşk ve Sanat" dosya konulu dokuzuncu sayısı, şimdi yayında.
This is default text for notification bar